Yüksek Ökçeler...

Ömer Seyfettinin Yüksek Ökçeler hikayesini hepimiz biliriz. Hatice Hanım, köşkünde evlatlığı, ahçısı, hizmetçisi ile birlikte yaşar, her şey yolundadır, tam istediği gibi dört dörtlük, hiç bir problem yoktur ona göre ta ki hastalanana kadar. Bir gün, hastalanır, doktoru artık yüksek ökçe giymemesini, yumuşak terlik giymesini önerir ve her şey bir anda değişir. Tanıdığı güvendiği insanlar, köşkün düzeni bir anda değişmiş, inanılmaz bir hal almıştır. Ne oldu bunlara böyle derken, evlatlığının konuşmasını duyar. " Ah o terlikler, her işimizi bozdu. Ne yapsak yakalanıyoruz. Eskiden ne iyiydi yüksek ökçelerin takırtısından, evin en üst katında bile takırdadığını duyardık. "

Hatice Hanım, o gün evde bulunanları kovar, 2 yıl boyunca da aldığı herkes, arsız, hırsız, yüzsüz, namussuz çıkar. Üzüntüden her geçen gün sararıp solar, bakar ki olmayacak yine yüksek ökçelerini giyer.

Gözlerini kulaklarını kapar. Arsızlıkları, hırsızlıkları, yüzsüzlükleri görmez duymaz olur. Ruhunu kapatır hissetmez olur. Kendini korumaya almıştır...

 

GİYDİĞİMİZ YÜKSEK ÖKÇELERİ ÇIKARMAMIZ, ÇIKARABİLMEMİZ UMUDUYLA....

Hülya Çakıcı Hacıoğlu

Kalemim mutlu, kalemim umutlu, gözlerim buğulu, gözlerim ışıltılı, kalbim mutluluk dolu... İçimde vefaya, güzele, iyiliğe, dostluğa karşı ümitler...

Yeni Normal Dönemde Pazarlama, İletişim ve Sosyal Marka
hulyahacioglu@hulyahacioglu.com.tr



2024 © Hülya Çakıcı Hacıoğlu