Ölüm, gencecik bir yavru fidan hayat dolu umut dolu istikbal vadeden canımız; daha şimdiden hasret doluyum, ellerim yüreğim buz kesti hüzünlüyüm… Gözlerim tek noktada takılı kalmış, düşüncelerim ayaz kışlar gibi…
Aniden biten kısa hayat hikâyesini yazmaya ne kalemimde mecal ne yüreğimde derman var... Ölümü kalın harflerle altı çizgili yazmak, hatta hiç yazmamak çözer mi hafifletebilir mi elemi kederi acıyı dindirebilir mi ? … ‘’Bittiiiii’’ feryadını hangi şiir anlatabilir hangi kalem yazabilir kim teselli edebilir yavrusunun kokusunu oturduğu sıralarda arayan anneye kim teselli olabilir kim dindirebilir gözyaşlarını… Hangi yürek anlatabilir kim dokunabilir kim takabilir sırma saçlısının tokasını…
Minicik yüreklere minicik ellere nemli gözlere kim anlatabilir ölüm gerçeğini, kim susturabilir sessiz çığlıklarını kim dindirebilir içlerindeki acıyı…
Vakit dönüşsüz yolculuk vakti, bir yıldız kaydı bir yıldız daha, ay karardı güneş ağladı… Karanlık bir ormanda elleri kesik gözleri yanık çığlık oldu, ışıl ışıl sokaklarda melek oldu yükselirken göğe yüreklerde ateş oldu… Bir yaprak düştü dalından bir gemi ayrıldı limandan… Vakit dönüşsüz yolculuk vakti, vakit çaresizlik vakti…
Ne yazmaya kalemimde mecal ne yüreğimde derman var…
Ne yana dönsem Kerbela ne yana dönsem karanlık…
Kanatsız melek, prenses, cennette bekliyor ailesini sevenlerini şefaatçi olacak ellerinden tutacak sırat köprüsünden geçirecek gözümüzün nuru… Edanur…
Sabırlar dilerim ailene ve sevenlerine…
Acımız yüreğimizde…
Sen gönlümüzde…
Yaşayacaksın...