Mevlana iklimlerinin yediveren gülü, gözlerimde açan elif elif laleler, aminli dua çiçekleri sen benim kaf dağının ardındaki külkedim öğretmenim…
Ne çok güller yetiştirdin sen sayılamayan öykülerde, ne çok emek verdin bitip tükenmeyen hayatlarda… Bir gün ‘’mühendis olmalısın’’ demiştin ama ben çocuk kalmak istiyordum… Çizgi oynayan ip atlayan, gülümseyen, hiç vazgeçmeyen çocuk kalbimde bir med cezir misali gitme kalma duyguları yeşerirken… Masal biterken ne çok şey kabağa dönüşmüştü…24’ü beş geçe… Prens de bulamamıştı kül kedisini zaman akıp giderken…
‘’Aman sen de hiç umurunda olmasın, sen masum ol masum kal’’ dediğini duyar gibiyim ötelerden gelen gizemli sesinle… ‘’Masum kal’’…Masum kalmak o kadar kolay mıydı? Değişen biz miydik, dünya mıydı? Neydi bu kadar değişen neydi… Kaç mevsim kaç sonbahar geçti saymadım, sayamadığım nice yok olup giden hayatlar gibi… Kaybolup giden umutlar gibi… Silahların altında kalan bedenler gibi… Suyun altında kalan bir dilim ekmek gibi… Kömür karası yüzler gibi… Yürekleri kirli insanlar gibi…
Oysa senin dillerinde şekillenirdi Eyüp sabırlı duygular, Yusufi kuyular senin gözlerinde yaşanırdı… Fatihler yetiştirdin dört iklim yedi düvelde, cihan şümul devletler kuran Ertuğrul Gaziler, Orhanlar emanet ettin topraklara… Atalar yetiştirdin yedi cihana meydan okuyan, küllerinden cumhuriyet kuran… Gelecekler sunarken genç fidanlara biraz hüzün biraz gururdu arda kalan…
Sen çocuklarım dediğinden bin çocuk dökülen dillerinden… Sen isimsiz kahraman…
Sevgili Öğretmenim… Hayatlar Yaktığın meşaleyle aydınlansın… Açtığın yol güneşle eş olsun… Öğretmen günün kutlu olsun…
Saygı ve Sevgilerimle…