Gelin bugün maddi âlemden, bunca kahırdan, bunca acıdan elemden hüzünden sıyrılarak birbirinin üstüne basan, tahammülsüzlük, çekememezlik, haset, kıskançlık gibi insani kötü duygulardan arınarak ruhumuzu temizleyelim. Gönlümüzü arındıralım. Gönüller sultanlarından, söz sultanlarından, eşsiz eser vermiş mütevazi nereden geldiğini ve nereye gideceğini çok iyi bilen mümtaz şahsiyetlerden örnekler verelim ve gelin arınalım, bir parçacık olsun sevgi, hoşgörülü ve tevazu ile birbirimize sarılalım…
“ Şu dünyada, baş gözü açık fakat gönül gözü uykuda nice kişiler vardır. Ancak gönlü uyanık olan kişi, baş gözünü kapasa bile ona gönül saraylarında yüzlerce basiret gözü açılır.” Der Hz. Mevlana…
“Benim gözlerim uyur, ama gönlüm uykuya dalmaz der en büyük gönüller sultanı’’
Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)…
Gelin bu gün, gönül gözümüzü açalım... Tevazu ile ruhumuzu yüceltmeye çalışalım… Gönülleri aydınlatacak, gönülleri feth edecek bir güneş olalım…Nice manalar doğsun bizden… Nefsani duyguları yenip kötü davranışları silelim en önemlisi ‘’BEN’’i kaybedelim… Kolay mı bu devirde, gönül insanı olmak, alemlerin göz bebeği olmak… Elbette kolay değil, en azından çabalayalım, deneyelim, gayret edelim… Muhteşem Sinan’ın; duygularının, inancının, gönül gözünün eseri olan muazzam yapısının kaynağı ruhundaki bitimsiz eşsiz sevgi ve mütevazı gönül deryasından, gönül sayfalarından ders alalım… Onca hak edişine rağmen o muhteşem Süleymaniye abidesine açık ve görünür bir imza atmaktan kaçınan, mütevazi kabrini bu abidenin en alt köşesinde Süleymaniye Külliyesi’nin dışında ona yakın bir yerde inşa ederek tevazusunu da eseri gibi ebedileştiren Sinan’ı örnek alalım…
Ârif Nihat ASYA, duygu seli içinde şöyle ifade eder Sinan’ın tevazusunu;
Abidesi hesaplardan taşarken
Mimarı, kendini çekmiş ortadan…
Başarı buradadır, tevazu burada…
Eser ululuktan, imza noktadan!
Bakıp, bize örnek olsunlar diye
Yolladığı iki kahramanına
«Allah’ım diyorum, lâyık adaşlar
Gönder Sinan’ına, Süleyman’ına!»…
Kral Nemrut anlatılmaz bir ateş yakmış meydanın orta yerine
Peygamber İbrahim’i yakacak,
Öyle yüksek öyle yüksek bir ateşmiş ki bulutlar yanacak sanmış etraftan görenler,
Bütün hayvanlar kaçmış meydandan korku son demde
Mancınıkla atacaklarmış İbrahim Peygamberi bu devasa ateşin için,
Anlasın ki neymiş Nemrut nasıl güçlü bir kralmış, bir daha karşı çıkmasın
Bu sırada bir karıncacık pür telaş ağzınca bir katre su
Gidiyormuş cehennem vari ateşe doğru
Gagasında ateşe atılmak üzere bir dal taşıyan kartal
Ne bu telaş bu acele demiş?
Ağzındaki bir damla suyu eline alarak cevap vermiş vefalı karıncacık
Duymadın mı Nemrut İbrahim peygamberi ateşe atacakmış.
Su götürüyorum ateşin olduğu yere…
Bu sözleri duyan kartal patlatmış kahkahayı
Sen ateşe hiç bakmadın mı?
Aynada kendine bakmadın mı ki demiş…
Nemi olmuş sonunda Rabbim gül bahçesine çevirmiş ateşi
Yangına su taşıyan karınca misali…
Kâbe yoluna çıkan kaplumbağanın bile varsa hicaza varma umudu
Neden olmasın gönül insanı, neden olmayalım?
Saygı ve Sevgilerimle,